img { max-width: 560px; width: expression(this.width > 560 ? 560: true); }

29 Ekim 2009 Perşembe

Halı Saha Futbolcu Tipleri



Yıllarını önce mahalle arasında, köydeki kumsalda ve fındık bahçelerinin arasındaki çimenlerde (şimdi apartman oldu o çimenlikler) daha sonrasında da halı sahalarda top peşinde koşturarak geçirmiş biri olarak şunu anladımki, insanlar futbol oynama şekillerine göre gruplara ayrılırlar ve hatta futbol oynama şekillerinden karakter tahlili bile yapılabilir.. (Futbol asla sadece futbol değildir) Buyrun efendim, tecrübelerime göre halısaha insanı profilleri ;


Ciddi Kaleci Modeli : Bunlar olayı en ciddiye alanlardandır. Kaleci eldivenleri ve Kaleci kazakları vardır. Görünüş olarak panter gibi gözükürler genelde ama maç başlayınca ne kadar kova olduklarını herkes görür… Defans hattını bolca fırçalarlar. Halısahalarda en zor bulunan adamların kaleciler olduğu düşünülürse (kaleci bulunmadığı zamanlarda sırayla kaleye geçilir ki maç ciddiyetten uzaklaşır) oldukça değerlidirler ve her maça iki tane lazım bunlardan.

Mecburen Kaleci : Bunlar bir üst maddedeki ciddi kalecinin bulunamadığı durumlarda maç oynanabilsin diye kaleye konulan kişilerdir. Genelde kova’dırlar. Zaten “ben iyi kaleci değilim” havasında oldukları için kova kova gol yeyip milleti sinir ederler. Gerçek hayatta da zaten çok tutarlı adamlar değildirler sizi yarı yolda bırakabilirler.

Defansta duran kazma insan : Bunlar gerek adam eksikliğinden, gerekse arkadaş grubunun parçaları olduklarından halı saha grubuna dahil olmuşlardır. Futbol oynamaktan anlamazlar genelde ama disiplinli bir şekilde defansta durmaları itibariyle halı sahalarda önem arzederler. Bunların elinden geldiğince mücadele eden tipleri gerçek hayatta samimi ve iyi niyetli olurlar ve toplumca sevilirler, öte yandan laubali ve mücadeleden kaçan modelleri ise gerçek hayatta biraz kaypak olup dikkat etmeniz gereken tiplerdir.

Defansta duran lider oyuncu : Eğer böyle bir oyuncu yoksa maçta, o maçın 22-8 gibi bir skorla bitmesi oldukça muhtemeldir ve hatta maçın son bölümleride kaleciler bolca 3’e veya 4’e 1 kalıp madara olurlar, maytap geçilirler. Maçların zevkli geçmesi, futboldan anlayan, takımı geriden yönlendiren defanstaki topları toparlayan bu tip oyunculara bağlıdır, her iki takımda bunlardan birer tane olması maçı çok zevkli hale getirebilir. Bu kişilerin gerçek hayatta da lider özellikleri mevcuttur ve genelde toplum içinde sevilirler.


Takım Oyuncusu Çift Yönlü Ortasaha : Nacizane kendimi hep bu kategoride görmüşümdür. Bunlardan ne kadar çok olursa maçlar o kadar zevkli geçer. Zaten bunlar içinde önemli olan spor yapmak ve keyif almaktır. Bunların iyi olanları, ortasahada iyi top dağıtan, öldürücü paslar atan, takımı yönlendirenleri genelde saha dışında da olaylara daha genel çerçevelerden bakıp daha olgun kararlar verebilirler. Öte yandan sürekli çalıma girip, oyunu sıkıştırıp ve sonra da topu kaptıranları ise genelde dağınık, hayatta detaylar arasında kaybolup aceleci karar veren ve sıkça yanlış yapan insanlardır.

Muhabbet İnsan : Futbolcu olacak kadar yeteneğı olmasa Murat Hacıoğlu bu gruba ideal bir örnek olurdu. Aslında her halısaha maçında bir tane Murat Hacıoğlu vardır kesin. Kısa boylu ve hafif göbekli, saçlar gitmiş, ama neşeli ve sevilen insan, köşedeki büfenin sahibi Hacı Murat Abi. Bir de Veysel var Antalya’da oynayan, o da aynı türün devlet memuru veya müdür modeli. Ama bu insanlar genelde sevilen büyükler olup, hem maçın neşesidirler hemde olası tartışmalara son noktayı “abi” olarak koyarlar. Futbol olarak ise genelde çok yetenekli olmayanlar defansta durur (bakınız ilk madde, kazma defans) tekniği iyi olanlarda ilerde forvet oynarlar ki akşamcılık ve sigara da varsa 10. dakikadan sonra kalp spazmları geçirerek rakip ceza sahasında kalırlar.



İyi tekniği olan ama pas atmayan artiz ve egoist 10 numara modeli : Bunlar benim şahsen hiç hazzetmediğim halı sahacı modelidir. Bunların futbolcu olanlarına örnek olarak Ceyhun Eriş, Cafer (eski Ankaragücü’lü), Lincoln veya Colin Kazım gösterebiliriz. Futbolun en büyük güzelliklerinden biri olan “takım oyunu” olması bu tip arkadaşlar için bir anlam ifade etmez, sahada canları istedikleri gibi top oynarlar, pas atmazlar ve hatta arkadaşlarını da fırçalayabilirler. Tahmin edildiği gibi gerçek hayatta da egoisttirler ve de toplumda çok kabul gören insanlar değildirler.

Futbolu çok ciddiye alan insan : Sanki Avniakerde Trabzon-Fener maçına çıkıyormuş gibi kendisini kaptıran arkadaşlardır bunlar. Futbol bunların hayatında çok önemli bir yere sahiptir. Maç içinde sürekli arkadaşlarına “vur ileri”, “adam geldi yanında”, “sakin ol, tamam burdayım” gibi telkinlerde bulunarak maçı teknik direktör gibi idare etmeye çalışırlar. Onlar için önemli olan spor değil kazanmaktır.

Agresif İnasn : Bunlar özellikle bizim memleket Trabzon’da bolca bulunur. Sert oynarlar, Emre Belözoğlu’yla Tolunay Kafkas, biraz da Materazzi karışımıdırlar. Oynadıkları her maçta kavga ederler, hele rakip takımda benzer bir adam daha varsa o maç bitmez zaten. Gerçek hayatta da hafif psikopat olan bu arkadaşlar mevcutsa maç kadrolarında, bence bir mazeret üretin ve boşa maça gitmeyin.. En azından ben öyle yapmaya çalışıyorum...


Sonuç olarak Futbol asla sadece futbol değildir ve biz bu oyunu oynamayı da izlemeyi de seviyoruz...


28 Ekim 2009 Çarşamba

The Love is upon TIA

Tripoli International Airport (TIA) Projemizde ilk başlarda çalıştırdığımız, aylık maliyetleri 1,000-1,500 doları bulan Türk İşcileri göderip; yerlerine daha ucuz olan ve mesaileri dahil aylık maliyetleri 400-500 dolar cıvarı olan Vietnam’lı ve Tayland’lı işçileri getirince sahada bazı şeyler değişti doğal olarak... Sahadaki verimin düşmesi, işin yavaşlaması ve hatta yapılan işin kalitesinin azalması bir yana sahada buldukları fareleri barbekü yapıp yemeleri diğer bir yana, bir de aralarındaki “aşırı samimi” ilişkiler var ki, şantiyeciliğin ruhuyla bağdaşmayacak görüntüler oluşmaya başladı sahada.



Sahada elele gezmeler, birbirlerine öpücük vermeleri, sarılmalar vesaire artık şantiyenin alıştığı yeni görüntüler... Akşam koğuşlar bölgesinde yaşananlar hakkındaki dedikodulara hiç girmiyorum bile... Kim demiş şantiyelerde aşk yoktur diye, hem de gayet marjinalleri var..

12 Ekim 2009 Pazartesi

Film Tavsiyeleri

Ne izlesek bu aralar diye düşünenler varsa son dönemde izlediğim filmlerden küçük bir tavsiye listesi :


10 – Eden Lake (Kan Gölü) : “bugün bi gerilim filmi mi izlesek” diye düşünüyorsanız bunu izleyebilirsiniz. İnsanların oraları buraları kesiliyor, kan, korku, şiddet falan filan.. Filmin sonunda “Ay ne yaramaz çocuklarmış” diyip (varsa) kendi yaramaz çocuğunuzun değerini anlayabilirsiniz.



9 – Caroline : Animasyon dalından listeye aldığım bu filmi, “10 yaşındaki küçük yeğenimle beraber hangi filmi izlesem” diye düşünenler için ideal. Çocuklara ve büyüklere yönelik, hafif korku öğeleri de içeriyor. İyi bir korku/gerilim filmi izleyicisi olmasını istediğiniz çocuğunuz varsa tavsiye ederim, bununla eğitimlere küçük yaştan başlanabilir.

8 - Gitmek (Benim Marlon ve Brandom) : Yok ben gerilim veya animasyon felan istemem, alternatif ve sanatsal birşeyler verin bana diyorsanız, Gitmek filmini tavsiye ederim. İlginizi çekmese bile sırf izlenmiş olmak için bile izlenebilir, eksik kalmayın.



7 – Wrist Cutters (Bilek Kesenler) : Bu da değişik bir hikaye ve kurgu arayanlara cevap olabilir.

6 – Ghost of Girl Friends Past (Hayalet Sevgililerim) : Yok ben manitamla romantik duygusal birşeyler izlicem diyorsanız, bu film işinizi görür. Türünün diğer örneklerinden memnun kaldıysanız bunu da seversiniz.

5 – Children : Yine yaramaz çocukların yaramazlık yaptığı bir korku/ gerilim filmi. Eden Lake beni kesmedi biraz daha kan ve şiddet istiyorum diyenler bununla devam edebilirler.

4 – I love you man (Adamım Benim): Gerilimle, alternatifle işim olmaz eğlenmelik geyik şeyler var mı onlardan bahset diyorsanız, bu film de gider...

3 – The Boy in the Stripped Pijamas (Çizgili Pijamalı Çocuk) : Bu türün kralı kesinlikle “Life is Beautiful-Hayat Güzeldir” Eğer izlemediyseniz hiç bu filme girmeyin direk “Hayat Güzeldir” ‘i bulup onu izleyin, ondan sonra da “Piyanist” ve “Shindler’in Listesi” y’le devam edin ... Pijamalı Çocuk onlar kadar iddaalı olmasada bu türdeki güzel bir film... (Bu yahudi soykırımı ajitasyonundan da iyi ekmek yedi Hollywood, Yahudiler bundan hak talep edebilirler) Yok hala bu ajitasyon beni kesmedi diyorsanız, Küçük Emrah’ın “Acıların Cocuğu” ile acıya son verebilirsiniz.

2 – Hangover (Felekten bir gece) : Hollywood’u sevmemin nedeni kesinlikle bu tip filmler. Fazla söyleyecek birşey yok, geçtiğimiz yazın en iyi filmiydi sanırım. Alternatif ve bağımsız sinemanın daha çok bu tip filmler çekmesi lazım. Erkan Ocak’ın oynadığı Gemide filmi geldi aklıma, iyi filmdi.


1 – He loves me or not (Seviyor Sevmiyor) : Gönlümüzde ayrı bir yeri olan “Amelie” filminden bildiğimiz Audrey Tatou hatrına izlenebilecek bir film, ama Amelie’yi hala izlemediyseniz çok ayıp edersiniz, önce onu izleyin...


4 Ekim 2009 Pazar

Heineken İstifa

Neden bilmiyorum ama Rijkaard ismi bana Heineken’i çağrıştırıyor… O yüzden başlığımı Heineken İstifa şeklinde atıyorum… Bir “Total Futbol” geyiğidir gidiyordu ama burası İstanbul ve dolayısıyla Türkiye … Burda Total Motal Futbol sökmez… İki mağlubiyete bakar "Rijkaard istifa" seslerinin yükselmesi.





Ankaragücü’nü tebrik ediyorum, maçı izlemedim ama çok net bir skor almışlar. Net skorun tanımı ne deseniz 3-0 denir herhalde. Haftaya (15 gün sonra) Trabzonspor’un suskun golcülerinin patlama yapacağı tutarsa asıl o zaman görün eğlenceyi… Fenerbahçeliler çok sevinmesin akşam Gençlerbirliği’nden de puan bekliyorum, kolay lokma olmayacaklardır.