img { max-width: 560px; width: expression(this.width > 560 ? 560: true); }

27 Haziran 2014 Cuma

Radyo TRT'de dinlenir

Memlekete ilk döndüğüm zamanlarda, biraz da şantiyelerde mundar olan yıllarımızın da acısıyla, arabada radyo odtü, virgin fm, power fm ne bilim radyo vizyon gibi kanallar dinliyordum. Sonra zamanla yelpazeyi genişlettik, ne bileyim Fenomen'di, Joy fm'di felan.. Hatta bir dönem Angara fm, karadeniz fm gibi etnik yolculuklara da çıktım, içimdeki halk insanının müzik ihtiyacını giderdim. Dönem dönem cd'de dinlesem de, genelde radyo dinledim hep arabanın radyosunda..

İşten eve, evden işe yolculuklarımdaki radyo arama serüvenim, uygun radyo kanalı arayışlarım TRT Radyo 3'ü bulmamla son buldu..

Hacı, meğer olay TRT Radyo 3'müş, hiç haber vermiyosunuz.. Artık kaç yıllık radyoysa, geçen bir programa denk geldim adam bilmem kaç bin kaçıncı bölümü yapıyoruz dedi, 35 yıldır aynı programı yapıyomuş.. Yuhh dedim.. Şaka gibi. TRT Radyo 3 değil BBC İngiliz Kraliyet FM sanki.

Klasik müzikten tutun da, soft jazz'lar.. ne bilim böyle 1960'lardaki latin ezgilerden alın da Frank Sinatra'lara belli bir zevk sahibi ne dinlemek isterseniz hepsi var...

Geçen bir programa denk geldim misal (sanırım çarşamba-perşembe iş çıkış saatlerine denk geliyor), bir abi sunuyor programı ama sanırsam abinin kafa 1500, normal kafaya sahip bir insanın böyle bir program sunmasını kendi içimde izah edemiyorum zira, adam çalacağı şarkıyı şu şekilde anlatıyor (isimler aklımda kalmadığı için, isim yerine ben falanca diye yazdım, adam hepsini isimleriyle sundu)

"1948 yılında çekilen falanca filmdeki falanca şarkıyla adını ilk duyuran, İtalya'nın Napoli şehrindeki falanca isimli küçük kasabada doğmuş olan falancanın, şimdi size 1953 yılında çıkardığı 3. albümünden falanca şarkısını çalıyorum, bakalım bu şarkıda kendisine trombon'da eşlik eden 1951 yılında falanca filmin de müziklerini yapan, falanca grubunun da kurucusu olan Almanya doğumlu ünlü tromboncuyu tanıyabilecek misiniz ? "

Aşağı yukarı böyle birşeyler dedi adam.. Şaka mı lan bu dedim kendi kendime.. Böyle sunum mu olur, böyle genel kültür mü olur, böyle programın hazırlanması mı olur dedim ama adam tüm şarkıları böyle sunuyor. Çaldığı şarkılar da öyle böyle değil, bugün çıksa hit olacak şarkılar.. Yakaladıkça dinliyorum programı..

Ankara'lılara tavsiyem, hep "Angara'nın bağları, büklüm büklüm yolları" değil, arada TRT Radyo 3 (91.2) 'e de takılın derim, arada kaliteli müzik dinlemek lazım..



cant touch this





Charlie's Angels II'de kullanılmıştı sanırım, Kamuran Diyaz Lucy Lui ve E.T. deki küçük kızla dans ediyodu.. Scary Movie'de de "whatzaap" remixiyle kullanılmıştı.. Sonra American Music Awards'da PSY, gangnam style ile harmanlayınca olay daha da farklı bir boyut kazandı.. 

Bizim jenerasyon için tadı ayrıdır, dinledikçe dinlenebilir :)

Houston'da bir cuma namazı

Bizdeki gibi her köşe başında cami, sürekli duyduğunuz ezan veya minare manzaraları yok tabi burada. İnternetten arayıp bulmanız gerekiyor öncelikle.





Biz de geldiğimizden beri her hafta değişik bir cami deniyoruz bakalım. Genelde zencilerin ağırlıkta olduğu camilerde henüz çok yoğun kalabalıklar rastlamadım. Ama dindar insanların, ve müslümanların oluşturduğu olumlu bir hava var. Bir kaç tane ElKaide militanı tipli arkadaşımızı saymazsak genelde barışçıl bir cemaat diyebiliriz.


Ben de az sayıdaki beyazlardan olarak yerimi alıp, hutbemi dinlemeye başlıyorum. İngilizce hutbe de dinlemiş oluyoruz tabi. Biraz sanki kilise vaazlarından etkilenme var gibi. Ama bizdeki hutbelerin monotonluğundan uzak, daha etkileyici ve daha güçlü hitap var diyebilirim. Zaman zaman celallenen imam efendi arada cemaate fırçayı kaymıyor değil. Diyorum bizim oflu imama bağlamasa bari. İmam zenci ise hafif rapper moduna da geçiyor zaman zaman.


Bayanların da yoğun katılım gösterdiği cuma namazı, uzun süren bir hutbenin ardından kılınan namazla son buluyor. Biz de çıkıp yolumuza devam ediyoruz. Allah kabul etsin.


13 Haziran 2014 Cuma

blended & million ways to die

Beş dakika gazete okumanın insanı bunalıma sürüklediği şu günlerde iki neşeli film izleyelim dedik, biraz da olsa keyfimiz yerine geldi. Tavsiye ederim.

Blended



Özlemişiz Adam Sandler'ın böyle filmlerini. Bu filmlerin en babası da yine Drew Berrymore ile oynadığı "First Fifty Dates" filmidir izlemeyenlere önce onu tavsiye ederim. Zaten bu filmde de ufak bir gönderme yapıyor o filme "hi I'm Tom" repliğiyle, dikkatli sinemaseverler hatırlayacaktır.

Sandler bugüne kadar filmerini güzel yapan her öğeyi yine güzelce kullanmış. Komik çocuklar, romantizm, tropikal mekanlar, komik ve karikatürize yan karakterler vs. Eğer bir Adam Sandler filmi bekliyorsanız eleştirecek birşey bulamıyorsunuz filmde. Daha once ne yaptıysa yine aynısını yapıyor. Ve filmi ağzınız kulaklarınızda izlemenizi sağlıyor. Mutlu bir gülümseme ile evinize gönderiyor sizi.

Filmdeki favori karakerim ise şu arkadaş. Shaq da idare eder ama bu eleman bir başka :



Million Ways to Die in West


Ölüm bu kadar komik filmleştirilebilirdi sanırım. Vahşi batı ve ölüm üzerine çok modern bir mizah. Bu filmler belki çok büyük gişeler yapmıyor ama yeni nesil mizaha yön veren filmler. Farklı bir mizah anlayışı gelişiyor yavaştan.

Filmde bol bol değişik mizah örnekleri olmakla beraber, Amerika'lıları güldüren basit düşme yuvarlanma sakarlık gibi komiklikler de var. Hep Recep İvedik Amerika'ya uyarlansa iyi iş yapar gibime gelmiştir, ortalama Amerika'lının mizah anlayışı bir yerde hep basit komiklik.

Bu filmdeki favori karakterimiz ise şu arkadaş: