img { max-width: 560px; width: expression(this.width > 560 ? 560: true); }

18 Ocak 2011 Salı

Eyvah Eyvah 2

Samimiyet.. Bir filmde sanırım yakalanması en zor şeydir.. Samimiyeti yakaladığınız zaman seyirci kendisini filmin içinde hisseder, karakterlerle arkadaş olur, onlarla muhabbet eder.. Sıcaklık yani, seyirciyi filmin içine çekme veya seyirciye film izlediğini unutturma sanatı da denebilir..


Kolay değil tabi bunu yakalamak, çünkü belli bir tekniği yoktur bunun.. Belki de vardır, bilemem.. Herşeyden önce oyuncunun samimiyeti olması lazım.. Oyuncu orda rolü yaşayacak.. Ondan sonra, senaryo, görüntü ve hatta müzik olması gerektiği gibi olursa yakalanabilir.. Belki..

Bazen bir filmin küçük bir kısmında yakalanabileceği gibi bazen filmin tümüne de yayılabiliyor samimiyet.. Birçok zaman da samimiyetten uzak filmler izleyebiliyoruz..

Bence vasatın altında bir film olan Av Mevsimi’nde bile Cem Yılmaz’ın Hayde Türküsünü söylediği kısım samimiyeti yakalıyor. O bölümün bu kadar çok tutulmasında, evet Türkünün etkisi çok büyük ama, asıl o sahneyi etkileyici yapan ortamdaki sıcaklık, samimiyet, insanların bütünleşmesi .. Sahneyi izleyen insanlar o anda orda o türküyü söylemek istiyorlar çünkü, orda olmak istiyorlar..

Eyvah Eyvah filminin ise tamamında bu samimiyeti görebiliyoruz.. Birçok sahnede izleyici orda olmak istiyor.. Av Mevsimi filmindeki o kısacık sahnedeki samimiyet resmen tüm Eyvah Eyvah’a yayılmış... Karakterler samimi yazılmış, muhtemelen Ata Demirer çoğuyla gerçek hayatta zaten tanışmış. Oyuncular rolleri yaşıyorlar. Müzikler ayrı sıcak.. Senaryo çok da mühim değil zaten.. Senaryo filmin samimiyeti, sıcaklığı gösterilsin diye uydurulmuş bir hikaye işte.. Hikaye bile değil ama işte hikayecikler var filmde, içinde olmak istediğimiz diyaloglar.. Küçük filmcikler..

Gidilmesi görülmesi gereken bir film olmuş.. Birincisinden daha başarılı buldum.. Umarım tadında bırakırlar ve üçüncüsü çekilmez..

Hiç yorum yok: