Bir filmden ne beklenir, ya da ben ne beklerim... İyi bir hikaye, masalsı bir anlatım ve hoşca vakit geçirmek herşeyden önce gelen beklentilerdir benim için. Müzikler ve görsellik olmazsa olmazlar tabi, bunların yanında duygusallık, heyecan ve biraz da espri de varsa tadından yenmez... Oyunculuklar ve kurgu da diğer olmazsa olmazları güzel bir film için..
Yazıyı ilk 10 yapma niyetiyle başladım ama bu kadar güzel filmi 10’a indirgeyemedim malesef.. O yüzden 30 film sıraladım.. Yine de listeye koyamadığım için içimi yakan filmler var ama yapcak birşey yok artık.. 30 filmle idare edeceğiz artık, dışarda kalanlara da bir başka listede değinmek dileğiyle.
Film sayısı 30 olunca ve yazı da biraz ucun olunca bunları tek posta sığdırmıyım dedim ve yazıyı üçe bölmeye karar verdim.. Sondan geriye doğru başlıyorum, ilk önce Top 30-20 arası ile başlayalım...
İşte beni benden alan, defalarca izlediğim ve bundan sonra da izleyebileceğim filmler, bittiği zaman bittiği için üzüldüğüm damağımda tadı kalan filmler.. Çoğu zaten bildiğiniz izlediğiniz filmler diye tahmin ediyorum ama içlerinde izlemediğiniz varsa, çok şey kaçırmışsınız demektir ve ilk fırsatta bir yerden bulup izliyorsunuz..
İçinde Titanic’in, Star Wars’ın ya da herhangi başka beğendiğiniz filmin olmadığı listeye liste demem ben diyorsanız ona da saygımız var ama bu da benim listem işte.. Sen de yap, senin de olsun..
30- Mullholland Drive
Bu filmle ilgili ve David Lynch ile ilgili söylenebilecek çok şey var, söylendi de zaten, o yüzden fazla detaya inmeye gerek yok. Filmi izlemediyseniz izleyin ve burdan sonrasını okumayın, spoiler var, sıradaki filme geçip ordan okumaya devam edebilirsiniz.. Eğer filmi izlediyseniz, size şöyle bir tavisyede bulunabilirim, yakın bir arkadaşınızla izleyin ve “hacı film deli kopuyor bi yerden sonra” gazı da verin. Filmin kopmasını allak bullak bir suratla bekleyen ve filmi anlamaya çalışan arkadaşınızın film bittiğindeki surat ifadesi neden bu filmin bu listede yer aldığının sebebidir.
Bu filmle ilgili yorumlar genelde “filmi anlayan beri gelsin” şeklindedir. Oysa bu filmi konusuz izlemek lazım, sadece izleyin, filmin içinde kaybolun. Filmden tad almanın formulü de budur, anlamaya çalışırsanız ve bir son yakalamaya çalışırsanız geri dönüşü olmayan yollara girebilirsiniz. Bugüne kadar izlediğimiz yüzlerce filmin bir konusu, konsepti vardı diye her filmde bunları aramaya gerek yok, bir filmde de olmasınlar.
29- School of Rock (Hababam Rock)
Jack Black.. Bu adama bayılıyorum, kendimi Brad Pitt ya da Bruce Willis gibi hissetmediğim dönemlerde Jack Black gibi hissediyorum diyebilirim. Bence hakettiği değeri bulamamış, kendine has espri tarzı ve stili olan bir komedyen. Müzik tutkusunu filmlerinde sık sık kullanıyordu zaten ama bu filmi komple müzik üzerine kurmuş. Çok eğlenceli bir Pazar günü aile sineması ortaya çıkmış. Filmin Türkçe çevirisi ise ayrı bomba, “Hababam Rock”. İzleyin, çocukluğunuza gidin, eğlenin, gülün neşelenenin.. Filmin sonundaki sırayla şarkı söyleme sahnesi ise defalarca izlenecek kadar sıcak ve içten olmuş...
28- Finding Nemo
Eğer bir gün SCUBA dalışı yaparsanız, ve bu dalışı böyle renkli bir deniz altısı olan bir yerde yaparsanız, bu çizgi filmde olan herşeyin gerçekte deniz altında mevcut olduğunu görebilirsiniz. Özellikle filmin başında Nemo’nun doğduğu evi (yosunumsu şeyler) ve resifleri görebileceğiniz bir yer bulabilirseniz ne demek istediğimi anlarsınız (bakınız aşağıdaki foto nerdeyse aynen filmde de mevcut). Şurda bahsettiğim Gili Trawangan gezimde ve dalışımda aynen o görüntüleri ve yosunların arasından bana bakan Nemo’yu bu şekilde görmüştüm. (meraklısına, nemo'nun türü, clawnfish yani palyaço balığı, hamsinin renkli olanı da diyebiliriz :) )
27- Notting Hill
Eğer son on yıldır Hollywood’da bir Romantik Komedi furyası varsa bu işin baş sorumlularındandır bu film ve Hugh Grant. Bu tür filmler için ayrı bir eleştiri yazısı bile yazılabilir o kadar çok klişeler varki.. Kızın gay arkadaşı, Esas oğlanın salak arkadaşı (genelde irlandalı ya da zenci olurlar), ilişki bir yerde çıkmaza girer ve romantik şarki damardan girer ve ufak çaplı bir klip çekilir. Kahramanlar otobüste orda burda birbirlerini düşünürler efkarlanırlar vesaire.. Herşeye rağmen seviyoruz da bu tip filmleri ve onsuz yapamayız...
Bu filmde de işte bu işin ilklerinden.. Müzikler on numara, Hugh Grant ve Julia Roberts döktürüyor zaten, espriler çok kaliteli.. Sımsıcak bir romantik komedi.. Defalarca sıkılmadan izlenebilecek cinsten..
26- Trainspotting
Biraz eski bir film olması ve ingiliz aksağanın baskın olması dışında 10 numara bir film. Kült filmler arşivi yapıyorsanız kesinlikle olması gereken bir film.
Sosyal yaşamı irdeleme ve eleştirme, uyuşturucuyu ve gençliğe yakın bakış, ince espriler, hikayesi, hikayenin anlatımı, özenle çizilmiş karakterler, müzikler ve birçok anı fotoğraf karesi gibi olan (bazıları bir rock grubu kaset kapağı gibi) görselliğiyle müthiş bir film. Hatta sinema tarihinde yeni bir sayfa açan, Tarantino ve Guy Ritchie gibi yönetmenlere oldukçe ilham verdiğini düşündüğüm bir film.
25- Old Boy
İşte listenin en bomba filmerinden biri. Sıralamada biraz arkalarda kalmış olsa da birçokları listenin en başına da koyabilirdi bu filmi. Senaryosu, oyunculuğu, akıcılığı ve özgün hikayesiyle sizi sizden alabilecek bir film. Kült filmler arasında yerini çoktan almış bir başyapıt, filmi izleyenler bana hak verecektir. Kore filmi olan yapıtın yakında Hollywood versiyonunun da çekileceği gelen haberler arasında.
24- Shawshank Redemption (Esaretin Bedeli)
Hapishane filmlerine karşı hep ayrı bir ilgim olmuştur. Hapishane hayatı da hep ilgimi çekmiştir. Hem Amerikan filmlerindeki F tipi hapishaneler, iki kişilik odalarda kalınan, zencilerin body çalıştığı, dövmeli meksikalıların mafyalaştığı, beyazların firar etmeye çalıştığı hapishaneler. Hem de Türk filmerinde geçen koğuş ve ağalık sisteminin olduğu hapishaneler. Her iki türlü hapishanede ilgimi çekmiştir hep. Tam olarak ilgimi ne çekiyor bilmiyorum ama o ağır akan zaman, yapacak birşeyin olmaması, deiğişik profilde insanların dialog halinde olmaları. Ve tabi sürekli yapılan kaçış planları.
Shawshank Redemption’ı diğer filmlerden ayıran tabi öncelikle Tim Burton ve Morgan Freeman’ın oyunculukları, senaryodaki felsefi boyutlar ve sizi içine çeken heyecanı. Ve filmin finali tabi.
Bu filmin bir diğer özelliği de imdp’de tüm zamanların en iyi filmi olarak gösterilmesi. Bayaa iddaalı di mi ? İzlemediyseniz kaçırmayın derim.
Amerikan History X, Life (Müebbet Kuşları (Eddie Murphy ve Martin Lawrence oynuyor, film adı çevirisi de ayrı bomba), Tango ve Cash, Lock Up (Sylvester Stallone filmi, sanırım firar olarak çevrilmişti),Tatar Ramazan ve Yol gibi birçok filmde de bu hapishane havasının tadını alabilirsiniz.
23- The eighth Day (Le huitième jour) (Sekizinci Gün)
Arkadaşım Harry... Arkadaşım George... İki zoraki arkadaş ve bir yol filmi.. Klasik değil mi ? Ama bu arkadaşlardan biri dawn sendromlu (ve rolü oynayan oyuncu gerçekte de dawn sendromlu) olunca üstüne de duygusal bir hikaye absürdlüklerle süslenince gözyaşlarını gülücüklere karıştıran bir film çıkmış ortaya.. Filmin finalinde oyuncuların şarkı söylemesi ise filmin koparan anı oluyor... Çok sıcak bir film...
22- One Flew over the Cuckoo’s Nest (Gukuk Kuşu)
Yönetmen, Oyunculuk ve Senaryo.. Stanley Kubrick, Jack Nickolson ve bomba bir senaryo bir araya gelirse ne olur ? Kült olur. Efsane olur. Anlatılmaz izlenir sadece.
Fight Club gibi, kendimizi kötü hissettiğimiz zamanlarda ara ara izleyip kendimizi şarj edebileceğimiz bir film.
Hani filmde kırması imkansız olan lavaboyu kırarım ben deyip kırmaya çalışıyor ya J. Nickolson, sonra da “en azından denedim” diyor ya, işte o sahneyi akıllara getirmek lazım cesaretimizi toplayamadığımız denemekten korktuğumuz anlarda.
21- Ice Age
Kilometretaşıdır bu film.. Öncüleri vardı elbet ama özellikle Shrek serisi ile beraber bu Ice Age serisi animasyon film türüne level atlatmış, Aslan Kral’lardan Wall-E’lere geçişi sağlamıştır. Çizgi film oluşu ve çocuklara hitap edişinin yanında biz büyüklere hitap eden ince espri anlayışıyla her kesime hitap edebiliyor bu yeni nesil animasyonlar. Animasyon tekniklerinde son teknolojinin kullanılması izleyiciyi iyice masalın içine çekiyor... Bir filmden bekleyebileceğiniz görsellik, müzik ve eğlence had safhada...
Bu filmin Türkçe dublajı da ayrıca çok başarılıdır. Bu dublaj konusunda Türkiye çok başarılıdır genelde ama bu filmde başta Hakuk Bilginer ve Ali Poyrazoğlu döktürüyor resmen.
Filmin en efsane karakteri ise şüphesiz Scrat.. Ve işte beni benden alan "ahanda s.çtık" bakışı ...
Devam edecek...
26 Ekim 2010 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
shawshank olmaz 24 ama bence ilk 10 girmeliydi... D: film yıllardır imdb de ilk 3 oynuyor :D
Yorum Gönder