Quentin Tarantino, Emir Kustarica, Guy Ritchie, David Lynch, Stanley Kurbik, Ferzan Özpetek ve Çağan Irmak.. Bunlar benim favori yönetmenlerim, bu adamların çektikleri filmlere gözüm kapalı giderim.. Bu listeye bugün itibariyle artık Mahsun Kırmızıgül’ü de ekliyorum..
Daha önce de yazmıştım.. Mahsun, Türkü söyleyerek resmen yıllarını boşa harcamış. Eğer sinema işine 10 yıl erken girmiş olsaydı bugün Oscar için yarışan filmler yapıyor olabilirdi.. New York’ta beş minare çok iyi bir film olmasının ötesinde Mahsun’un neler yapabileceğini göstermesi açısından çok önemli.. Adamın kafasında o kadar çok fikir ve düşünce varki, filme sığdıramadığını hissediyorsunuz. İlerleyen filmlerinde, düşüncelerinin daha da oturmasıyla çok daha kült filmler çıkartacaktır.
Spoiler vermeden kısa kısa filmden bahsetmek gerekirse;
Film eksik yönleri olmakla beraber, genel olarak çok iyi. 10 üzerinden 9 alır benden.
Görüntüler çok profesyonel. Bir Hollywood filmi izliyormuşsunuz hissini uyandırıyor. Türk yapımı gibi değil. Zaten görüntü yönetmeni yabancı, muhtemelen Hollywood’dan biri. Ve harcanan paranın (10m usd harcanmış diyorlar) ciddi bir kısmı bu işlere gitmş belli. Çok daha az para harcanarak benzer sahneler çekilebilirdi ama o zaman işte Hollywood standartlarında değil de Türkiye standartlarında olurdu film. Paraya kıyarak, risk de alarak çok doğru yapmış Mahsun.
Filmin hikayesi çok özgün ve sürükleyici. Ama kurguda ve senaryoda yer yer boşluklar var. Bununla birlikte çok hassas konular başarıyla işlenmiş. Daha önceki filmlerinde de hassas konuları işlemişti Mahsun, ve yüzeysel de geçmiyon bu konuları, derinlere inmeye çalışıyor.
Filmdeki din-cemaat ilişkilerini dışardan bakış açısıyla sorguluyor Mahsun. İslam’ın terör olmadığını, terörün islami birşey olamayacağının mesajını da başarıyla veriyor. Ne laik kesimi, ne de cemaatleri yargılıyor, sadece iki tarafı da empati kurmaya çağırıyor Mahsun filminde. Sadece laik-islamcı çatışmasını değil, Amerika-İslami Terör çatışmasını da paralel bir şekilde sorguluyor. Çok da güzel noktalara parmak basıyor. Bu sosyal olguları da Hollywood polisiyesi tadında anlatıyor. Daha ne olsun..
Haluk Bilginer’in oyunculuğu filmi başlı başına izlenir kılan bir başka nokta. Haluk Bilginer değil de başkası oynasaydı, filmin yarısı giderdi. Haluk Bilginer’e ise tek eleştirim, Türkçe’yi Bitlis aksaanıyla konuşuyorsun da, İngilizceyi nasıl o kadar temiz Amerikalı gibi konuşabiliyorsun. Amerika’da Türk’ler öyle mi konuşuyor ? Hollywood’a "benim ingilizcem çok iyidir" mesajı vermek yerine biraz Türk aksaanı yapıp, gramer’i biraz bozsa fena olmazdı...
Filmde eleştirilcek yön yok mu ? çok var. En başta senaryo ve kurgudaki yer yer rahatsız eden bölümler. En aşağıdaki spoiler kısmında bahsediyorum bunlardan.
Bunun dışında rahatsız eden oyunculuklar var. Haluk Bilginer ne kadar iyi oynadıysa, Mahsun ve Mustafa Sandal’da o kadar kötü oynadılar. Mustafa Sandal yüz olarak aslında iyi bir oyuncu yüzüne sahip, hatta kliplerini de zaman zaman film tadında çekerdi eskiden. Neden filmlerde oynatmazlar diye düşünürdüm bende hep, Mahsun da öyle düşünmüş galiba ve muhtemelen de pişman olmuştur. Musti konuşmaya başlayınca batırıyor resmen. Çok zorlama, çok yapmacık. Mahsun’a filmdeki pişmanlığını sorsalar Mustada Sandal diyebilir belkide. Musatafa Sandal ile Engin Altan Düzyatan’ın rolleri değiştirselerdi çok daha iyi olabilirmiş.
Mahsun’un da oyunculuğu kötü ve zorlama olmuş. Filmerinde daha küçük roller alması lazım, bu kadar başrole kendisini koyunca ve iyi oyuncularla da çalışınca sırıtıyor tabi. Haluk Bilginer’in ve Dany Glover’in yanında Mahsun, Guti ve Quaresma’nın yanında oynayan Ekrem Dağ gibi kalıyor.
Kesinlikle Türkçe dublajlı izlemeyin, çok saçma. Biz yanlışlıkla Türkçe dublajlıya girdik, sonra ilk yarı çıkıp yan salondaki orjinal altyazılıda baştan izledik filmi.
Sonuç olarak, beğenirsiniz veya beğenmezsiniz. Filme gidin derim ben. Sinemada gidin, korsan cd’sini almayın. Bu tip filmlerin iyi gişe yapmaları bizlere güzel Türk filmleri olarak geri dönecektir.
Filmi izlemediyseniz henüz yazının burdan sonraki kısmını okumayın, ya da izledikten sonra okuyun, çünkü spoiler içeriyor..
Spoiler ---- Spoiler ----- Spoiler
Filmin en büyük eksikliği içinde aşk olmaması. Filmin hikayesine çok güzel bir aşk serpiştirilebilirmiş. Hatta bu aşkın kökleri taa Bitlis’e, Mahsun’un babasıyla Hacı arasına bile dayandırılabilirmiş.
Film içinde yer yer sürprizler olmasına rağmen genel olarak film beklenildiği gibi gelişiyor, ve sonu tahmin edilebiliyor. Mahsun’un bundan sonraki senaryolarında yaratıcılığını biraz daha zorlaması lazım artık.
Filmde Hacı’nın annesine kavuşma sahnesi insanın gözlerini dolduruyor. Ben duygulandım ne yalan söyliyim. Oyunculuklar zirve yapıyor. Belki tesadüftür bilemem, ama eğer Mahsun Heath Ledger’in oynadığı A Knight’s Tale filmini izlediyse, malesef bu sahne çalıntı. O filmde de yıllar sonra Heath Ledger Babasıyla buluşuyor, ve babasının (Hacı’nın annesinin olduğu gibi) gözleri görmüyor, yani kör. Orda da çocuğundan bahsediyor baba, ve çocuğunun karşısında olduğunu anlayınca yüzüne dokunuyor, ağlaşıyor ve sarılıyorlar. Sahneler çok çok benzer, ve eğer Mahsun bu filmi izlediyse, ordan çalmış bu sahneyi. O filmde çok güzeldir bu arada, tavsiye ederim, ve o filmdeki o kavuşma sahnesi de beni çok etkilemişti.
Hollywood aktörleri (başta Dany Glover) çok iyi oynamışlar ama senaryoda bu karakterler yer yer çok yavan kalmış. Bazı sahneler cok Amerikan vari ve yapmacık olmuş. Yine Dany Glover’ı boğaz manzaralı yerde yemek yemesi, Ayasofya gezmesi hem Türkiye’nin tanıtım hemde dinlerin kardeşliği mesajları verme çabası nedeniyle biraz zorlama durmuş. Ama ben sevdim, iyiki yapmış Mahsun. Sema gösterisi bile izletmişler Dany Glover’a bence iyi de olmuş.
Filmin sonunda Mustafa Sandal’ın Mahsun’a “seninle çalışmak güzeldi” demesi en az 200 tane Amerikan Polisiye filminde geçen bir dialog. Bunu bir de Mustafa Sandal’ın yapmacık oyunculuğu eklenince eğreti durmuş. Oysa bu sahne daha bir Türk usulü olabilirdi.. Mahsun'la Musti'nin filmdeki tanışma sahneleri de aynı şekilde çok klişe.. Bunlar daha güzel olabilirdi.
Fragmanda olan bazı sahneler filmde yok. Mahsun’un Deccal için “bu adam laik devletin düşmanı” dediği kısım ve Hacı’nın Amerika’da bir yerde ingilizce insanlara cehaletten “ignorance” bahsettiği (üst fotoğraftaki sahne) kısımlar filmden çıkarılmış. Öte yandan filmin başında çok da gerekli olmayan Polis Okulu yemin töreni sahnesi, muhtemelen çok para ve zaman harcandığı için çıkarılmaya kıyılamamış. Mahsun’un sahne seçerken harcadığı paraya değil, sahnenin filmin temposuna ve konusuna etkisine bakmalı.
Filmin en büyük eksiklerinden biri de yer yer saçmalıkların olması. İşte bazıları ; Hiçbir terör örgütüyle bağlantısı olmayan Hacı’nın terör örgütü lideri olduğuna koskoca Polis teşkilatı nasıl inanıyor. Interpol ve FBI bu gaza nasıl geliyor.
Hacı ile karısı nerde nasıl tanışmışlar ? İş ortamında mı ? Barda mı ? Camii de mi ? Yoksa Facebook'ta mı ?
“Dede, Hacı masummuş” deyince dedenin yıllardır biriken intikam ateşinin hemen söndüğüne Mahsun nasıl inanıyor hemen.
Her türlü derin devlet ve örgütsel eylemlerin faillerini Polisin tepesindeki insanlar bilir. Bu bir Türkiye gerçeğidir. Filmde Emniyet Genel Müdürüne yardımcısının bu tip cinayetleri kimin yaptığını bilmiyoruz demesi pek inandırıcı olmamış.
Müdürün imana gelip Hacı’dan özür dilemesi, Fırat’ın gerçek yüzünün birden anlaşılması, gerçek Deccal’in nasıl yakalandığının belli olmaması filmdeki diğer saçmalıklar olmuş.
Sonuç, filme gidin.. Türk sineması her zaman böyle filmler yapmıyor..
2 yorum:
Filmi beğenmişsiniz ancak çok da eleştiri var.Ben çok detaylara girmeden yüzeysel fikirlerimi aktarmaya çalıştım.Ama şuna bende inanıyorum.gerçekten Türk filmlerinde bayağı bir ilerleme var.Daha da iyi olacaktır.Buna inanıyorum.Eleştirdiğiniz o noktalar bizim de dikkatimizi çekti ama o kadar olacak.Dediğiniz gibi yüceltmeli ve daha çok güven vermeliyiz, sinemaya da giderek desteklemeliyiz ki, daha da güzel Türk filmleri izleyebilelim.sağlık ve esenlikler diliyorum.
hiçbir blogda bu kadar uzun yorum okumamıştım, hemen filme gittiğim günün akabinde bu yoruma rastlamam iyi oldu, ben de filmi beğendim hatta dün de bloğumda yazdım bir şeyler.
Yorum Gönder