img { max-width: 560px; width: expression(this.width > 560 ? 560: true); }

18 Şubat 2011 Cuma

Eski Arabeskçi Yeni Rock'çı Nilüfer


Yıllardır eski arabesk şarkıları yeni rock'çılarımız tarafından cover'lanır.. Ortaya güzel işler de çıkar.. Duman'ın güzel cover'ları vardır ilk akla gelen mesela.. Onun dışında da birçok grup yaptı.. Hatta böyle albümlerde var, Kolpa ve Kargo yapmışlardı ve tutulmuştu da..

Nilüfer'de bu işin ekmeğini ben de yiyim diyerek toplamış genç rock'çıları, yapmış 12 tane güzel düet.. Bir nevi "best of" albümü de olmuş aynı zamanda.. Albüm kapağı olarak da rock'çı pozu vermiş, o da zekice olmuş... 40 yıllık arabeskçi Nilüfer olmuş size rock'çı.. N'olcak canım, biz Müslüm Baba'yı bile gördük Teoman'la Duman'la düet yaparken..

Albüme gelirsek, düet'lerin çoğu gayet başarılı diyebiliriz.. Şebnem Ferah (Erkekler Ağlamaz), Teoman (Sensiz olmaz), Hayko (Aşk Kitabı), Badem (İntizar), Yüksek Sadakat (Göreceksin kendini) cover'ları ilk dikkat çekenler.. Kötü olanlar da var, Rashit (Uzak dur ateşimden), Ogün Sanlısoy (Hey gidi günler) ve 4x4 (kim arar seni) cover'ları biraz yavan olmuş.. Olabilir.. Ama albümün eksiği ne derseniz, böyle bir "best of" özelliği olan bir albümde olması gereken ve olmayan iki şarkı derim.. Tanrım ve Yolcu yolunda gerek.. Bir de mor menekşe güzel olabilirdi...

Benim için üç tane özel Nilüfer şarkısı vardır.. Yolcu yolunda gerek, Tanrım ve Aşk Kitabı... (içimdeki arabesk yıllardan kalan) Hadi Aşk Kitabı, Hayko'nun garip yorumuyla var ama Tanrım gibi damar bir Nilüfer arabeski ve Yolcu yolunda gerek gibi yıllarca üniversite çimenlerinde dinlediğimiz bir şarkıyı kulaklarımız aramadı değil..

Herşeye rağmen dinlemelik ve arşivlik bir albüm olmuş...



Ümitlerim kırıldı bitti

Hayallerim yıkıldı gitti
Bu dert beni benden etti
Sevdim, sevdim bak ne hale geldim


Çok damar be !...

7 Şubat 2011 Pazartesi

Aşk Tesadüfleri Sever


O kadar çok romantik film çekildi ki sinema tarihi boyunca, işlenmeyen romatizm ve aşk teması kalmadı gibi bir şey.. Öyle bir noktaya gelindi artık klişeye düşmeden, zorlama romantizm yapmadan “samimi” bir romantik bir film çekmek imkansıza yakın bir hal aldı.. Hollywood bile doğru dürüst aşk filmi çekemiyor desek abartmış olmayız.. Romantik-komedi dediğimiz tarzda bolca film mevcut ama safi romantik bir aşk filmi vizyonda pek göremiyoruz son yıllarda.. En son ne zaman böyle bir film gördük desek Hollywood için ben taa City of Angels’a kadar gidebilirim herhalde.. Türk sineması olarak bakarsak da arada “Issız Adam” olmasa Ferdi Tayfur’un “derbeder” filmine kadar gitmemiz gerekebilir..!


Filmin fragmanları bana çok fazla ümit vermemişti açıkcası. Zorlama bir aşk filmiydi beklediğim. Aslında filmin fragmanından (ve hatta afişinden) filmin kalitesini tahmin etme konusunda iyiyimdir, çok az yanılırım. Bir dakikalık fragman bile filmin kalitesini anlamama yeter benim için.. Ama bu sefer tahminlerimiz tutmadı açıkcası.. Zira beklentilerimin çok çok üzerinde bir film çıktı karşıma..

Filmin Müslüm Gürses müzikleriyle başlamasından biraz huylanmadım değil başta, nereye geldik bakalım diye düşündük.. Ama sonra film ilerledikçe endişelerimiz yerini sinema keyfine bıraktı.. Müslüm Baba’yla başlayan müzikler Teoman’la, MFÖ’yle, Demir Demirkan’la TNK ve REM’le devam edip Şebnem Ferah’la damardan final yaptı.. Tüm bu müzikler müthiş bir hikayeye ve kurguya eşlik ediyor film boyunca..
Filmin hikayesi ve konusu bir çok açıdan özgün.. Klişeye, tekrara veya zorlama romantizme pek rastlamıyoruz.. Film sürekli şaşırtıyor, tempo ve romantizm hiç düşmüyor.. Filmin bir çok anında “şimdi kesin şöyle olur” diye düşündüğümüzde hep şaşırıyoruz.. Filmin finali ise, çok az Türk Filminde görebileceğimiz türden, etkileyici, şaşırtıcı ve şok edici.. Kısaca eksiksiz bir film..

Oyunculuklar için genel olarak geçer not verebiliriz, özellikle Mehmet Günsur oldukça başarılı.. Ama senaryo ve kurgu o kadar güçlü ki, oyunculuklar biraz hikayenin gölgesinde kalıyor diyebiliriz..

E tabi bir de film Ankara’da geçince, biz Ankara’lılar için ayrı bir güzel oluyor tabi.. Gençlik yıllarımda bizim için çok önemli olan Manhattan, bu aralar bol bol önünden geçtiğimiz Şinası Sahnesi, fotoğrafçıların uğrak yeri olan Kuğulu Park gibi mekanları herzaman filmlerde göremiyoruz..

Filmle ilgili çok fazla spoiler vermek istemiyorum, tek söyleyeceğim gidin izleyin.. Sevgililer günü haftası için eşinizle/ sevgilinizle gitmek için bundan daha iyisi olmaz herhalde.. Ama yok biz sevgilimizle Kurtlar Vadisi Filistin izliycez illa diyorsanız, ona da saygı duyarız tabi.. Tercih sizin..

2 Şubat 2011 Çarşamba

Ankara Kop Kop..


İstanbul ortamlarının yanında lafı olmaz Ankara gece hayatının ama nacizane Ankara'lıların "ortamlara akma" ihtiyacını karşılamaya fazlasıyla da yetiyor.. Yıllarımızı bu işe vermemiş olsakta şöyle bir Ankara gece hayatı tarihçesi özeti geçelim..

Ben öğrenciyken Sakarya vardı, Limon'un müdavimiydik o dönemler.. Daha meşhur olmamış, Manga, Çilekeş ve Duman gibi grupları orda dinlemişliğimiz vardır.. Behzat Ç'nin müziklerini yapan Pilli Bebek'i, SSK iş hanının beşinci katındaki Baraka müdavimleri çok iyi bilir aslında.. Yine SSK iş hanının Gölge'si de o dönemlerimize damga vuran yerlerdendi.. Bunların hiçbiri kalmadı sanırım artık..

Öğrencilikte olmaz ama biraz paramız oldu mu da hemen yukarılara da doğru akardık. Manhattan benim favori yerimdir, hala duruyor ama eski tadı yok pek.. Hemen Manhattan'ın yanındaki New Castle ingiliz pub tarzı iki tek atmak ve doğum günü kutlamak için ilk akla gelen yerdi.. Manhattan'ın az berisindeki kokoreççi hala çizgisini bozmadan yerinde duruyor...

Şu anda ismini hatırlayamadığım disko vari bir yer vardı yine Manhattan'ın az gerisinde (neydi yaw oranın adı hatırlayamadım bak şimdi) orası da pahalı ama Ankara'nın Layla'sı gibiydi..

Arjantin ve Filistin Bölgesi de hep vardı ve bizim için hep uzaktı.. Çok paraydı oralar..

Şimdilerde Bestekar Sokak yeni adres.. Ve tabiki Park Caddesi de biraz daha tikicanlar için.. Overall ve IF ise canlı müzik dinlemek için sanırım en tatmin edici yerler şu sıralar Ankara'da...

Bi de "eski yeni" var Sakarya bölgesinde.. O eski Sakarya ruhunu orda gördüm diyebilirim :)






bu son fotodaki bekarlar kulübünü kes :D

1 Şubat 2011 Salı

Wallpaper Hizmeti # 6

Ankara'da kar olunca wallpaper serimizi de kar temalı fotolarımızla devam ettirelim dedik.. Dikmen vadisinden masaüstünüze iki çalışma... 


Ne demişler.. Ankara'nın Dikmen'i, bi daha gelirsem Love Me !


Ankara'da İkinci Kar


Ankara'da beklenen kara kış geldi.. Heryer bembeyaz haftasonundan beri.. Sanırım bir hafta kadar daha böyle devam etcek.. Belki bu yıl kış gelmez direk yaz olur diye ümitlenmiştik ama ümitlerimiz boşa çıktı..

Neyse kış iyidir yinede, mikrobu kırar en azından.. Ayrıca karda yürümek de iyidir, ne demiş Yeni Türkü abimiz, "yorulmuştum çalışmaktan, karda uzun yürüdük senle", odtü'yü anlatır bu kısımı.. Ama konumuz odtü değil tabi şimdi..



Dikmen vadisine attım bende pazar sabahı kendimi..  Biraz yürüdük, biraz fotoğraf çektik bizim Ati'yle.. Hava -5 derece cıvarı bu sıralar.. Biz buna Rusya'da "serin" diyoruz.. Bizim için soğuk -35'dir..


Çok kar olduğu zaman kuşlara yazık, onlara ekmek verin.. Üniversite yurdunda kalırken, (4 yılımı geçirdiğim odtü 2. yurt-206, bilen bilir) odamızın camının önünde ağaç vardı, o ağacın dalına ekmek poşeti asardık, poşette de delikler açardık.. Sonra o poşetin içinden ekmek yiyen kuşları izlerdik.. Hey gidi gençlik..