img { max-width: 560px; width: expression(this.width > 560 ? 560: true); }

31 Aralık 2010 Cuma

Memleket Volume bilmemkaç

Yine yaptık memleket ziyaretimizi.. Deniz kıyısında yürüyüşümüzü de yaptık, fotoğraflarımızı da çektik..
Küçükken hem denizci olmak isterdim, dede mesleğidir aslında.. Olamadık ama neyseki bir dönem denizcilerle çalışma şansım olmuştu, yani o tadı biraz almışlığım vardır.. Ama şu denizin verdiği huzur da hiçbirşeyde yok.. Bir kayığın üstünde hafif sallanarak, arkadaşlarla sohbet edip iki tek atmak varya işte tadından yenmez...




hastasıyım da bu ördek ve kaz milletinin.. böyle paytak paytak, pıtı pıtı..

29 Aralık 2010 Çarşamba

Mutlu Noeller 2011..




Bir yılı daha yemiş bulunmaktayız.. Yeni yılın

herkese bol para, araba, tatlı yaşam..
sağlık sıhhat
Trabzonspor'a şampiyonluk
güzel filmler, kitaplar, müzikler
bol gezmeler tozmalar
denize girmeler, güneşlenmeler
arkadaşlarla hoş sohbetler
aşk
yeni fırsatlar, işler, heyecanlar, başlangıçlar
barış
ve mutluluk


getirmesini diliyorum...

Bir dil bir insan

Yabancı dil bilmek çocuk bakmak gibidir.. Çocuğu yaptıktan sonra başlar işiniz, ben yaptım tamam diyemezsiniz.. Sürekli beslemeniz bakmanız ve büyütmeniz gerekir. Eğer unutursanız çocuk tek başına ayakta kalamaz, Allah korusun kaybolur gider.. Ne zaman kendi ayaklarının üzerinde duracak yaşa gelir, o zaman kendi başına bırakabilirsiniz...

Dil de böyledir işte.. Bir defa öğrendim tamam hayatımın sonuna kadar benimle gelcek diyemezsiniz.. Hele de anadil seviyesine yaklaştıramadıysanız hemen unutursunuz, ilk fırsatta kaçar gider.. O yüzden, çocuk besler gibi sürekli beslemeniz ilgilenmeniz gerekir.. Yoksa unutur gidersiniz..

Bugün size tanıtacağım site dil öğrenmek için, veya bildiğiniz bir dili hatırlamak veya geliştirmek için kullanabileceğiniz çok güzel bir site.. livemocha.com .. dinleyebiliyorsunuz, okuyorsunuz, konuşuyorsunuz, yazıyorsunuz, başkaları sizin çalışmalarınızı düzeltiyor siz de isterseniz başkalarının.. Eğlenceli..





Bir dil bir insan demişler evet.. Ama nerde çokluk orda b.klukta demişler.. Eğer bildiğiniz dil sayısı 3-4'ü geçmeye başladıysa, işte o zaman geçmiş olsun.. Evde ordan oraya koşturup ortalığı yıkan yaramaz çocuklar gibi beyninizin altını üstüne getiriyorlar.. Beyinden duman çıkmaya başlıyor. Hangi kelimenin hangi dilde olduğunu karıştırmaya başlıyorsunuz... O yüzden, siz siz olun bir dili tam oturtmadan ikinci bir dile girişmeyin..

14 Aralık 2010 Salı

Wallpaper Hizmeti # 4

Wallpaper serimize iki çalışmayla daha devam ediyoruz. Ben ikisini de denedim masa üstünde, güzel durdular. İlk wallpaperımızın ismi "Dün yediğin turuncu dombul hurmalar..."


İkinci wallpaper ismi olarak da "dolmuş sırasında 'hocam bahçeliden geçer mi ?' diye soran kuş" düşündüm. Biraz uzun bir isim düşündüm, evet...



13 Aralık 2010 Pazartesi

Ankara'da ilk Kar


Ankara’ya geleli 6 aydan fazla oldu ama Ankara’yla ilgili bir post yazamamışız henüz. Yılın yağan ilk karı nedeniyle ilk Ankara postumuzu da atalım dedik.

Cuma akşamı başlayan kar Ankara’yı bembeyaz bir hale soktu. Gotham City vari griliği biraz olsun aydınlanmış oldu Ankara’nın. Sanırım bir süre böyle karla yaşayacağız, yapcak birşey yok Ankara demek karlı kış demek zaten.. Ayrıca kuru ayaz, donan kaldırımlar, kaşkol, bere, eldiven, titremek, pembeleşen burun ve dışarda lapa lapa kar yağarken evde film izlemek demek.


Libya çöllerinden buralara daha yeni geldiğimiz için, tabi bünye alışık değil kış şartlarına, nasıl olduysa artık 20 derecenin altında burnu akan bir insan olmuşuz. En son 3 yıl önce Rusya’da bırakmıştık kış iklimini.. Ama adapte olmak çok zor olmadı, hemen hatırladık kış soğuklarını, nede olsa yıllarımız geçti daha önce bu şehirde..


İşte karlı Ankara. Ankara'yı hep böyle hatırlamak lazım. Kar olmasa bile o dondurucu kuru soğuk hep vardır tabi.

Ankara'nın Dikmeni, Bir daha gelirsem sev beni :)

Kızılay'ı hep sevmişimdir. Ankara'nın tek düzensiz ve Ankara'ya benzemeyen yeri belki de. Yazın bu bölge şantiye alanı gibiydi, her yerde çalışmalar kazılar felan filan. Bitince şu aşağıdaki fotoğraf gibi oldu işte. Aslında çok da bir fark yok gibi, şu gördüğünüz direkleri dikmişler o kadar, sanırım altyapı felan da yenilendi ama biz göremiyoruz tabi. Muhtemelen belediye'ye yakın (!) bir çok firma iyi ekmek yemiştir bu işten.. Ama fena da olmamış, biraz daha iyi..


Ankara postları devam edecek...

7 Aralık 2010 Salı

Wallpaper Hizmeti #3

Wallpaper hizmetimize devam ediyoruz.. "Kedi ve sokak" konulu çalışmalarımı bilgisayarlarınızın masaüstünde gönül rahatlığıyla kullanabilirsiniz...


6 Aralık 2010 Pazartesi

World Cup

Önümüzdeki 12 yılın Dünya Kupası programı sırasıyla şu şekilde belli olmuş ;

2014 : Brezilya (bu zaten belliydi)
2018 : Rusya
2022 : Katar



Eğer bir dünya kupası görmek istiyorsanız, bu iş için en mantıklısı sanırım Brezilya olacaktır.

Rusya'da ciddi organizasyon sıkıntıları bekliyorum, ayrıca çok pahalı olacaktır. Şu anda bile otellerde yer bulmak çok zor ve özellikle Moskova'da Otel fiyatları çok rahat 500 usd'ların üzerine çıkabiliyor. Bunun dışında şehir içi ve şehirlerarası ulaşım, güvenlik ve genel pahalılık diğer yaşanması muhtemel problemler olacak gibi. Ama en yakın yer olması açısından gene biraz avantajlı Rusya, en azından Soçi'de oynanacak maçlara günübirlik bile gidilebilir. Bu arada aklıma gelmişken, şu Rusya ile Vize kalktı haberi henüz hayata geçmedi. Hala Rusya vizesiz gelenleri kabul etmiyor, anlaşma yalan olmuş olabilir, ya da ertelenmiş..

Katar'a gelirsek, ülke çok küçük olduğundan herşey içice olacak gibi. Muhtemelen çok modern stadlar yapılacak (Güney Afrika stadlarının son anda yetişmesinden dolayı sanırım 12 yıl önceden karar vermiş olabilirler) ve bu stadlar turnuvadan sonra boş kalacaklardır. Ama ülkenin küçük olması, gezilecek bir yerin, yaşanacak bir kültürün olmaması gibi birçok sebep çok cazip kılmıyor Katar'ı. Yani maç izlemek dışında yapılacak hiçbirşey yok, belki 1-2 maçlığına bir kaç günlük gidilebilir.

Ama Brezilya öyle mi ? Git 1 ay yerinde takip et. Gezilecek yerse gezilecek yer, kültürse kültür, Futbolsa futbol.. Uçak parası biraz masraflı olabilir, onu da artık önümüzdeki yıldan itibaren biriktireceğimiz millerle aradan çıkartabiliriz..

3 Aralık 2010 Cuma

Behzat Ç. vs Dr. House


İkisinin de kendine has sivri karakterleri var.
İkisi de agresif.
İkisi de eski aşklarını unutamıyorlar.
İkisi de boşanmış.
İkisi de feleğin çemberinden geçmişler o yüzden hayata karşı biraz isyankarlar.
İkisi de alkole meyilli.
İkisini de hayata bağlayan tek şey işleri.
İkisi de işlerinin en iyisiler.
İkisini de yöneticileri seviyor, ama söz geçiremiyorlar. Çünkü ikisi de otorite tanımıyor.
İkisi de çok zeki.
İkisinin de yanında genç meslektaşları çalışıyor, ve gençler onlardan çok şeyler öğreniyorlar.
İkisi de antipatik ve gıcık, ama ikisinin de sert görünüşlerinin altında aslında sevgi dolu kalpleri var.
İkisi de saç sakal traşını pek sallamıyor.
İkisi de dağınık ve pis.
İkisi de insanlara kaba davranıyor.
İkisi de dobra, ve sözlerini esirgemiyorlar.


Bu arada Behzat Ç her hafta kendini aşmaya devam ediyor.. Sanki dizi değil her hafta bir film izliyoruz.. Hala izlemeye başlamadıysanz şiddetle tavsiye olunur.. Behzat Ç'nin son bölümünden bir replikle postu bağlayalım ;

Selim : Amirim size bir paket geldi. Paket biraz şüpheli, (paketi sallayarak) içinde bomba olabilir, bomba ekibini çağırıyım mı ?
Behzat Ç. : Olm sen mal mısın ? İçinde bomba olduğundan şüphelendiğin paketi ne sallıyon la ?

2 Aralık 2010 Perşembe

Wallpaper Hizmeti # 2

Bohem Dünyam olarak siz değerli az sayıdaki iyi kalpli takipcilerime wallpaper hizmeti sunmak istiyoruz.. "Pencerenin duvardaki yalnızlığı" konulu çalışmalarımı, bilgisayarınızın masaüstünde gönlünüzce kullanabilirsiniz. Fotoğrafların üstüne tıklayıp, fotoğrafların gerçek boyutlarını görüp, o şekilde bilgisayarınıza kaydetmeniz tavsiye olunur...



1 Aralık 2010 Çarşamba

Karadağ (Montenegro)


Bosna Hersek'le başlayıp Hırvatistan'la devam eden, elimizde fotoğraf makinesi Japon turist gibi ortalıkta dolaştığımız gezimizin son durağı da Karadağ'dı, yabancıların söylediği şekliyle MonteNegro.


Karadağ küçük bir ülke, kendi para birimleri bile yok, Euro kullanıyorlar. Başkentleri Podgorica. Budva denen küçük bir sahil kasabaları var, gece hayatı özellikle meşhur olmaya başlamış ve muhtemelen yakın zamanda ismini daha da çok duyacağız buranın. Karadağ buraya yatırım yapıp buraya bir gece hayatı ve kumar turizmi yerleştirmeye çalışıyor. Bu konuda bayaa projeler var gibi, sanırım küçük bir Monte Carlo gibi olacaklar, ya da olmak istiyorlar.


Tabi biz gittiğimizde artık Kasım ayının sonları olduğu için pek bir gece hayatı göremedik, sanırım yazın çok canlı oluyormuş.


Budva dışında görülmesi gereken diğer bir yer ise Kotor. Kotor'da Budva'ya yaklaşık yarım saat mesafede, dağların eteğinde, denizin kıyısında müthiş güzel orta çağdan kalma tarihi bir yer. Gezi boyunca sürekli bizi takip eden dar sokaklar, ortaçağ mimarisinin günümüze taşınması burda zirve yapıyor. Öyleki, nereye baksanız bir fotoğraf karesi, hatta bir tablo görüyorsunuz. Belki benim nacizane fotoğraflarım bu duyguyu yeterince veremiyor ama fotoğraf meraklılarına tavsiye edebileceğim bir yer kesinlikle..



Fotoğrafa meraklı olmasanız bile her yeri çekmek istiyorsunuz, çünkü söylediğim gibi her yer bir fotoğraf karesi. Umarım beğenirsiniz fotoğrafları, wallpaper olarak da güzel duruyorlar, tavsiye edebilirim bu arada, fotoğrafların üzerine tıklarsanız gerçek boyutlarıyla bilgisayarınıza kaydedebilirsiniz.



Kumarhaneler de mevcut bolca. Yukarıda söylediğim gibi aynı zamanda kumarhane cenneti haline de getirmek istiyorlar bölgeyi. Biz de tabi hemen kaptırdık kendimizi kumara, neyse çok kaybetmeden kendimizi durdurabildik. Sonuç, kumar kötüdür.


Burası da Dubrovnik gibi yazın ziyaret edilmesi gereken yerlerden. Hem deniz, hem gece hayatı olarak yazın çok daha neşeli olacağı kesin. Ayrıca dalış meraklıları için, güzel dalış noktaları olduğunu da hemen belirtelim.


Kotor ve Budva bayram tatili gezimizin son durağı olmuş oldu. Burdan da memlekete doğru yola çıktık. Ve rutin hayatımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz, başka başka tatil ve gezme hayalleriyle...