img { max-width: 560px; width: expression(this.width > 560 ? 560: true); }

29 Kasım 2010 Pazartesi

Rusya Gezisi

Uzun yıllar sonra Rusya’ya tekrar yolumuz düştü geçen haftalarda. Tabii doğal olarak duygusal anlar yaşadık, çabucak geçen o yıllar bizi yaşlatırken zamanında yıllarımızı geçirdiğimiz bu ülke aynı şekilde bıraktığımız gibi duruyor. Bu işler böyledir, yıllarınızı geçirdiğiniz bir yere uzun bir aradan sonra geri dönünce insan bir garip oluyor.

Biraz olaylı başladı gezimiz. Önce havaalanında pasaportumdaki küçük bir lekeden dolayı 1-2 saat Rus Polisiyle muhattap olduk, neyseki geçmiş tecrübelerimiz sayesinde soğukkanlılıkla hallettik sorunu.. Daha sonra Moskova trafiğinde geçirdiğimiz 3-4 saatten sonra ancak şantiyemize varabildik.



Vodkasıyla, kızlarıyla ve gece hayatıyla hatırladığımız Moskova bizi polisiyle, kuru soğuğuyla, trafiğiyle ve kasvetiyle karşılamış oldu. Moskova gerçeğini de hatırlamış olduk böylece.

Moskova’nın biraz dışarısındaydı şantiyemiz, Şantiye dediysek işte çelik, kaplama, hafriyat, beton, demir felan filan.. Her zamanki şeyler..

Gezimiz kısa olunca da şantiye-hotel arası gidip gelmiş olduk. Ama yine de insan geçmişi hatırlıyor.. Uzun süredir konuşulmayan Rusça kelimeleri duydukça hatırlamak zor olmadı. Soğuk var tabiki, Kasım’ın başında olmamıza rağmen ve hava hala eksi olmamış olmasına rağmen soğuğu kemiklerimizde hissediyoruz.. Havada ilerleyen aylarda gelecek olan o soğuk kışı görebiliyoruz ve burda kalacakalar için kola gelsin diyoruz. Hatırladım tabi o eski günlerimi ve hatırlamak bile beni üşütmeye yetti.. brr..


Ne üşürdüm Moskova’da.. Hele bir yıl, sanırım 2006-2007 kışıydı, ben daha öyle bir soğuk görmedim, ne soğuk olmuştu.. Eksi 45 dereceleri hatırlıyorum. İşçilerimizin parmakları donuyordu sürekli. Sahada döktüğümüz beton donuyordu. (inşaatçılar için bilgi: beton pirizini alır, donmaz.. eğer donarsa kimyasal reaksiyon olmamış demektir, o beton kırılıp tekrar yapılır) İş makinalarımız donuyordu. Benim o dönemki arabamın benzin kapağı donmuştu hatırlıyorum, her benzinliğe girişimde, benzincinin şaşkın bakışları arasında, bagajı açıp bagajın iç kısmından uzanıp benzin kapağını açmaya çalışıyordum..

Şantiye misafirperverliğine uygun olarak şantiye personeliyle iki tekimizi de atma ritüelini de ayrıca yerine getirdik tabiki.. Eski dost Ruski Standart tabiki.. Eski dost diyorum ama ben çok da sevmezdim, zaten içkiyle de pek aram yoktur.. Maksat adet yerini bulsun işte..



Konuyu dağıtmayalım, şantiyedeki işlerimizi çabuk çabuk halledip hemen geri dönelim dedik. Ama bu seferde İstanbul’daki sis dönüş yolculuğumuza komplosunu kurmuş. Rötarlar felan derken yaklaşık bir 12 saatlik sürecin sonunda Ankara'daki evimize varmış olduk.

Hiç yorum yok: