img { max-width: 560px; width: expression(this.width > 560 ? 560: true); }

18 Mayıs 2010 Salı

Sahara Çölü





Şantiyecilikte bir deyim vardır, “Kıçına çöl kumu kaçmayan adamdan şantiyeci olmaz” diye.. Malesef şantiyecilik çok elit yerler olmadığı için böyle hoş olmayan deyimler bolca mevcut... Hatta bu deyimlerle ilgili yazı yazıyım dedim ama baktım seviye çok düşüyor, blog blog’luktan çıkacak, vazgeçtim sonra... Ama yine de bakınız birkaç küçük örnek ;

- Senin Autocad’de yaptığın çizimi ben k.çıma kalem takar çizerim
- Biz satın alma’dan tuvalet kağıdı istedik, adam bize zımpara kağıdı getirdi
- Şantiyecinin parası puldur, karısı duldur




gibi... Neyse, konuyu dağıtmayalım fazla..

Diğerleri gibi bu çöl deyimi de hoş bir deyim olmamakla beraber doğruluk payı yüksektir... Özellikle Rusya’da iş yapan firmalarda sıkça kullanılan bu lafın anlamı daha önceden çöl şartlarında çalışmış adam için Rusya gibi yerlerin çok güzel olduğu ve bu adamlardan dolayısıyla iyi verim alındığıdır. Çünkü çöl görmüş adam için Rusya cennettir. Öte yandan daha önce çöl görmemiş adam Rusya’daki şartları beğenmeyebilir. O yüzden ben de genç şantiyeci arkadaşlara kariyerlerine başlarken 1-2 yıl çöl havası tavsiye edebilirim.. İlk başta bir çöl havası alırlarsa ilerde daha rahat ederler. Ama fazla alışmasınlar, çünkü çöl kumuna alışan da sonra bırakamıyor, böylece yıllarını çöllerde geçiren bir çok meslektaş abilerimiz mevcut...

Neyse, bizde madem Libya’ya geldik bir Sahara Çölüne doğru açılalım da aradan çıksın dedik. Çöl çok enteresan bir yer. Uçsuz bucaksız sonsuz kum yığını.. Saflık, sonsuzluk ve huzur gibi hisler uyandırıyor insanda ilk başta. Bir insan kendisiyle iç hesaplaşma yaşamak, Nirvana’ya ermek ya da bunun gibi maneviyatın dibine vurmak istiyorsa, çölde geçecek bir süre bu iş için ideal diyebiliriz.

Dünya dengesinde kimbilir nasıl bir fonksiyonu vardır bu çölün. İllaki bir şeyleri dengeliyordur.

Çölü yaşamadan anlamak zor ama fikir vermesi açısından ironik bir şekilde Deniz gibi diyebiliriz. Saçma gelebilir ama Dünya’daki herşey zıttıyla vardır tezine göre sanırım Deniz ve Çöl kardeşler..

Denizde tekneyle gitmekle Çölde Jeep’lerle gitmek arasında çok fark yok gibi. Heryerin aynı olduğu bir yerde rastgele gitmek ve rüzgarı yüzünde hissetmek.. Tek fark deniz kokusu yerine çöl kokusunun olması..



Denizde dalgaları aşarken çölde kum tepelerini aşıyorsunuz. Nerdeyse aynı heyecanı da veriyor.çç



Denizde nasıl uçsuz bucaksız heryer aynı gibi ise ve pusulasız yön bulmak mümkün değilse, çöl için de aynı şey geçerli diyebiliriz.




Ve Denizde nasıl adalar varsa, çölde de Göl var. Vaha deniyor bu göllere. Bu resimdeki Vahada yüzdük ayıptır söylemesi. Aşırı buharlaşmadan dolayı çok tuzlu. O kadar tuzlu ki hiç hareket etmeseniz bile göğüs hızanızdan yukarısı suyun üstünde kalıyor. Yüzmek çok kolay yani. Muhtemelen burdaki yerel halk yüzdüklerini sanıyorlar eğer bir gün normal denize girerlerse boğulabilirler. Bu gölün diğer özelliğide bazik olması. Yani yağlı gibi, değişik bir su. Birde su sıcaklığı çok enteresan. Suyun alt kısımları, yani yüzerken ayaklarınızın geldiği kısım sımsıcak, banyo suyu gibi. Ama üst taraflar serin. İlginç bir deneyim. Çıktığınızda duş almazsanız birkaç dakika içinde vucudunuzda kuruyan sudan kalan tuzdan dolayı bembeyaz olursunuz ve yüzme şortunuz katılaşır..



Çöl ve Deniz’de içme suyunuzu iyi ayarlamanız gerekir.


Onun dışında çölün ilginç bir özelliğide “zart” diye bitiyor olması. Yani yavaş yavaş çölleşme yok. Bu resimlerde gördüğünüz saf çöl kumu denizi bir anda, sanki deniz kıyısıymış gibi bitiyor. Sanki kıyıya vuran dalgalar gibi.

Ama o kadar da aynı değil. Tabi çöle denize dalar gibi dalamıyoruz serinlemek için.. Ama genel olarak insanda yarattığı hissi Deniz hissiyatını bilenler anlayabilir.

Çölde bir de bunlar var. Çöl Bedevileri. Çölde yaşıyorlar, burda Tuareg deniyor bunlara, sanırım aşiretlerinin ismi. Yolda giderken rastladık. Çölün ortasında, iki devesiyle bir yerden bir yere yürüyor. Nereye gidiyor, kaç saattir yürüyor, tansiyonu düşse düşüp bayılsa ne olacak ? Yönünü nasıl buluyor, ne yiyor ne içiyor. “Hacı, sen kafayı mı yedin ?” diye sorası geliyor insanın.. Sonra da insan, burda da doğmuş olabilirdim diye hayatı sorgulama başlıyor...




Bunun dışındaki çöl notlarım ise kısaca şöyle,

Bolca deve mevcut

İçki tüm Libya’da olduğu gibi yasak ama Boha denen içki bolca mevcut

Çölün içinde elektrik yok.

Şubat-Mart ayları çöl gezileri için ideal gibi . Yazın çok sıcak olabilir.

Dünyanın en büyük çölüymüş Sahara Çölü diycem ama iki kutuptan sonraki en büyük 3. Çölmüş. Bilimsel olarak kutuplar da çöl olarak kabul ediliyor. (çöl olma kriteri az yağmur yağması)

Libya iç hatlar tam evlere şenlik. Koltuk numarası felan yalan olmuş, isteyen istediği yere oturuyor, telefon zaten kapanmıyor. Telefonla konuşan olursa, ve siz şikayet ederseniz Hostes uyarıyor adamda telefonu cebine geri koyuyor ama telefonu kapatmıyor. (Libya’lı yurt dışına seyehate giderse uluslararası havayolları daha sert olunca alanen konuşamıyorlar tabi, ama yine de kapatmıyorlar onun yerine çaktırmadan konuşmaya çalışıyorlar. Bir Libya’lı için uçakta telefon yasağı, Telefonun açık olduğunu çaktırmamaktır)



Kısaca böyle, çöle yolu düşenlere şimdiden iyi eğlenceler.. Yorucu ama güzel bir deneyim.

Hiç yorum yok: